Türkiye, genç nüfus potansiyeli yüksek bir ülke olarak ekonomik büyüme için önemli bir avantaja sahiptir. Ancak bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilmesi, gençlerin işgücü piyasasına etkin ve sürdürülebilir şekilde katılımıyla mümkündür. Son yıllarda, genç işsizlik oranlarının artması, gençlerin iş bulma sürecinde karşılaştığı engellerin daha da derinleştiğini göstermektedir. Bu durum, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik sonuçlar da doğurmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 15-24 yaş arası genç nüfus içinde işsizlik oranı genel işsizlik oranının oldukça üzerinde seyretmektedir. Özellikle eğitimli gençler arasında iş bulamama sorunu belirginleşmiş, “diplomalı işsizler” kavramı yaygın hale gelmiştir. Bunun yanında, ne eğitimde ne istihdamda yer alan (NEET) gençlerin oranı da endişe verici boyutlardadır.
Gençlerin aldığı eğitim ile işverenlerin aradığı beceriler arasında önemli bir uyumsuzluk söz konusudur. Üniversite mezunu bir genç teorik bilgiye sahip olabilir; ancak iş piyasası, çoğunlukla pratik deneyim, dijital yeterlilik ve iletişim becerileri gibi alanlarda eksiklikleri olan bireylerle karşılaşmaktadır.
İşverenlerin büyük bölümü, gençlerden “deneyim” beklemektedir. Ancak gençler henüz iş hayatına adım atmamış olduğu için bu deneyimi kazanamamaktadır. Bu çelişki, iş bulma sürecini kilitleyen başlıca nedenlerden biridir.
Gençlerin çoğu, meslek seçiminde bilinçli tercihler yapmadan üniversiteye yönlendirilmekte veya mezuniyet sonrası ne yapacağı konusunda net bir vizyona sahip olmamaktadır. Yetersiz kariyer danışmanlığı, işsizlik sürecini uzatmakta ve motivasyonu düşürmektedir.
Son yıllarda artan ekonomik dalgalanmalar, gençlerin istihdamında güvencesiz modellerin (kısa vadeli, esnek ya da yarı zamanlı işler) yaygınlaşmasına neden olmuştur. Bu durum, gençlerin uzun vadeli kariyer planları yapmasını zorlaştırmakta, yaşamlarını geçici çözümlerle sürdürmelerine yol açmaktadır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde genç işsizlik oranları, ülke ortalamasının üzerindedir. Eğitime ve iş olanaklarına erişimde yaşanan bölgesel eşitsizlikler, gençlerin sosyoekonomik koşullarını daha da zorlaştırmaktadır.
Meslek liseleri, uygulamalı eğitim programları ve üniversite-sanayi işbirlikleri artırılarak gençlerin nitelik eksiklikleri giderilmelidir.
Gençlerin kendi işini kurması için mikro finansman, vergi teşvikleri ve mentorluk programları sağlanmalıdır.
Zorunlu ve kaliteli staj programlarıyla öğrencilerin iş hayatıyla erken yaşta tanışması sağlanmalıdır.
Okul ve üniversitelerde kariyer merkezleri güçlendirilmeli, gençlere yol haritası çizecek rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.
Yazılım, veri analizi, e-ticaret gibi geleceğin mesleklerine yönelik kısa süreli sertifika programları ile gençlerin dijitalleşmeye uyumu hızlandırılmalıdır.
Gençlerin ilk iş deneyimlerini kazanmaları için kamu destekli geçici istihdam projeleri oluşturulmalıdır.
Gençler, enerjileri, yenilikçilikleri ve teknolojiye yatkınlıkları ile geleceğin ekonomisinin taşıyıcı sütunlarıdır. Ancak bu potansiyelin değerlendirilmesi için işsizlik sorununa bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşmak gereklidir. Eğitim, istihdam ve sosyal politikaların birlikte ele alındığı bir strateji ile Türkiye’nin gençleri hem üretken bireyler haline gelir hem de ekonomik kalkınmanın öncüsü olurlar.
UNCATEGORİZED
07 Haziran 2025UNCATEGORİZED
07 Haziran 2025UNCATEGORİZED
07 Haziran 2025UNCATEGORİZED
07 Haziran 2025UNCATEGORİZED
07 Haziran 2025UNCATEGORİZED
07 Haziran 2025UNCATEGORİZED
07 Haziran 2025